Karanlıktan Yıldızlara…

Psikolojik dayanıklılık, kişilerin zorlu yaşam olayları karşısında işlevselliğini sürdürme ve duygusal bütünlüğünü koruma kapasitesini ifade eder. Dinamik kuramsal perspektiften bakıldığında bu kapasite, kişinin içsel nesne ilişkileri, affekt düzenleme mekanizmaları, benlik temsilleri ve ilişkisel deneyimleri tarafından şekillenir. Bu bağlamda dayanıklılık, yalnızca doğuştan getirilen özelliklere değil, aynı zamanda yaşam boyu kurulan ilişkilerin niteliğine ve içsel dünyada oluşturulan temsillere bağlı olarak gelişen çok katmanlı bir yapıdır.

Bu metinde dayanıklılık, metaforik bir çerçeveyle “karanlık bir gecenin gökyüzündeki yıldızlara” benzetilmektedir. Karanlık gece, kişinin yaşamındaki travmatik deneyimleri, belirsizlikleri, yoğun affektleri ve kriz dönemlerini simgeler. Gökyüzündeki yıldızlar ise kişinin içsel ve ilişkisel kaynaklarını; yani iyi nesne temsillerini, duygusal işleme kapasitesini, kendini yatıştırma becerisini, anlam inşa etme yetisini ve destekleyici ilişkilerin içselleştirilmiş izlerini temsil eder.

Karanlık ne kadar derinleşirse derinleşsin, yıldızlar hem yön bulmayı mümkün kılan hem de karanlığın niteliğini dönüştüren bir işlev görür. Bu durum, dayanıklılık kaynaklarının yalnızca zorlanmalar karşısında devreye giren pasif bir mekanizma olmadığını; aksine kişinin affekt toleransını artıran, içsel düzenlemeyi kolaylaştıran ve benlik bütünlüğünü güçlendiren aktif bir işlev taşıdığını göstermektedir. Yıldızların artması metaforik olarak, kişinin içsel kaynaklarının çeşitlenmesi ve zenginleşmesi anlamına gelir. Bu zenginlik, klinik bağlamda kişinin kendilik temsillerinin daha bütüncül oluşmasını, daha esnek savunmalar kullanmasını ve stresörlere yönelik daha uyumlu yanıtlar verebilmesini kolaylaştırır.

Dinamik ekol açısından bu kaynakların oluşumu, erken ilişkisel deneyimlerdeki tutarlılık, duygusal yansıtılma ve düzenlenme süreçleriyle yakından ilişkilidir. Güvenli bağlanma deneyimleri, iyi nesnelerin içselleştirilmesini ve bu nesnelerin kişinin iç dünyasında “içsel ışık” olarak işlev görmesini destekler. Terapötik süreç de benzer bir işlev yerine getirir: terapötik ilişki, yeni düzenleyici deneyimler yaratarak kişinin mevcut yıldızlarının görünür hale gelmesine veya yeni yıldızların oluşmasına katkıda bulunur.

Sonuç olarak, dayanıklılık çok boyutlu bir psikodinamik süreç olarak ele alındığında, kişinin içsel gökyüzündeki yıldızların çoğalması karanlığın yok edilmesi anlamına gelmez; karanlığın içinde bir yön bulma kapasitesinin güçlenmesi anlamına gelir. Bu çerçeve, dayanıklılığın yalnızca bireysel bir özellik değil, ilişkisel ve yapısal olarak inşa edilen bir kapasite olduğunu vurgular.

Next
Next

Feminist Yöntemler: İfşa